Red Dead Redemption Serisinin Hikayesi
Vahşi batı ve kovboy temasını işleyen Red Dead Redemption serisi toplamda iki oyundan oluşan ve oynanış mekanikleri, hikaye anlatımı, karakter tasarımları ve atmosferi ile oyuncuları etkilemeyi başarmıştır. Red Dead Redemption serisi Arthur Morgan ve John Marston karakterlerinin hikayesini anlatırken aynı zamanda dönemin değişen kanunları ve atmosferini de karakter üzerinden işlemektedir.
Atmosfer
1899 yılında kanun ve düzenin yeni yeni işlemeye başladığı, kanun kaçaklarının ve silah tüccarlarının yavaş yavaş zirveden düştüğü, yasal otoritelerin düzensizliği engellemek için nüfuzunu yaydığı Batı’da geçen Red Dead Redemption serisi, kovboy ve şerif temasının işlendiği bir oyundur. Yerel güçler, şerifler ve diğer otoriter figürler bölgelerdeki kanun kaçaklarını ve haydutları yok etmek için organize hareket etmeye başladı. Oyunun geçtiği 1890 yıllarında demiryolu hatlarının inşası ve iletişim binalarının yaygınlaşmaya başlaması bölgeler arasındaki ulaşımı ve iletişimi kolaylaştırdı. Böylece aranan bir suçlu tüm şehirlerin karakol güçlerine bildirildiği için kanun kaçakları ve haydutlar zor zamanlar yaşamaya başladı. Çeteler sadece kanun güçleriyle mücadele etmiyor, aynı zamanda iç çatışmalar ve çeteler arası savaşlarla da mücadele ediyordu. Tüm bu yaşanan olaylar vahşi batıdaki haydutların zayıflamasına ve kanun güçlerine karşı mağlup olmalarına sebep oldu. Red Dead Redemption serisi ise tüm bu olayları konu alan, haydut kültürünün ve çete dinamiklerinin nasıl değiştiğini anlatmaktadır.
John Marston ve Arthur Morgan
RDR serisinin ilk oyununun oynanabilir ana karakteri olan John Marston, federal ajanlar tarafından yakalanan ailesini kurtarmak için üyesi olduğu eski çeteye karşı savaşan eski bir hayduttur. John Marston değişen kanunlara ve düzene ayak uydurmaya çalışırken aynı zamanda teknolojinin gelişimini ilk elden deneyimlemektedir. Değişen kanunlara ve otoriter bir figüre aşina olmayan John Marston kendi kanunlarını uygulamak ve düzeni bildiği yöntemlerle sağlamak için uğraşmaktadır.
RDR serisinin ikinci oyununun oynanabilir ana karakteri olan Arthur Morgan ise, kendi çetesini ve ekibini korumak için canından bile vazgeçebilecek, ahlaki ikilemlerin ortasına sürüklenen bir hayduttur. RDR 2 boyunca Arthur Morgan’ın çetesi için yaşanabilir bir alan inşa etmesini ve onların ihtiyaçlarını tedarik etmesini sağlamamız gerekir.
Her iki karakter de değişen düzeni anlatmak, insan doğasını anlamak ve oyuncuyu ahlaki ikilemlerle sorgulamak için tasarlanmıştır.
Red Dead Redemption 2 Hikayesi
RDR serisinin ikinci oyunu ilk oyundan önceki dönemde 1899 yıllarında geçmektedir. İki farklı çetenin birleşerek oluşturduğu yeni bir çetenin içindeki karı kocanın yanında çocukluğunu geçiren John Marston ve Arthur Morgan, et ve tırnak gibi beraberlik içinde büyüdü. Dutch bu iki çocuğa ebeveynlik yaparak onlara dövüşmeyi, at binmeyi, hayatta kalmayı ve ateş etmeyi öğretti. Birlikte geçirdikleri çocuklukları sebebiyle John ve Arthur hayatta en çok birbirlerine güvenmeyi öğrendi. Süreç içinde Dutch faklı bir çeteyle iş birliğine girse de, Dutch’ın karşı çetenin liderinin kardeşini öldürmesi ve karşı çetenin de Dutch’ın eşi Annabella’yı öldürmesi sonucu iki çete arasında bir kan davası başladı.
Yıllar ilerledikçe John’ın da içinde bulunduğu çete tüm üyelerini destekleyebilmek için bir banka gemisini soymayı hedefledi. Dutch ve Morgan fikir ayrılığına düşse de Dutch hedefinden vazgeçmedi ve gemiyi soyma planına devam etti. Soygun sırasında ekip başarısız oldu ve önemli çete üyeleri yakalandı, öldürüldü ya da sakatlandı. Başarısız soygun sonrasında çete dağılarak kalan üyeleriyle dağlara kaçmaya karar verdi. Banka gemisindeki paranın tamamını alamamış olsalar da hatırı sayılır bir miktarı alan Dutch parayı sadece kendisinin bildiği bir yere gömdü.
Yaralı üyeleriyle birlikte dağa kaçan Dutch’ın çetesi bir kar fırtınasının bastırması sebebiyle terk edilmiş maden kasabasında kamp kurdu. Dutch yaralı üyeleri bir kulübeye yerleştirdikten sonra sağlıklı üyelerle birlikte erzak bulmaya çıktı. Arthur, Micah ve Dutch erzak ararken rakip bir çete tarafından düzenlenen partiyi keşfederler. Çiftlik evindeki tüm rakip çete üyelerini öldüren üçlü eve girdiklerinde evin sahibi olan erkeği öldürdüklerini kadını da hapsettiklerini anlar. Kadını çetesine dahil etmeye karar veren Dutch, rakip çete üyesini sorgularken para dolu bir trenin varlığını öğrenir ve hızlıca treni soyarlar. Dutch tüm çetesini güneye yeni bir eyalete sürükleyen Dutch, kanundan kaçmak ve rahat bir hayat yaşamak için tüm çetenin büyük bir soygun yapması gerektiğini savunur. Çete üyeleri çeşitli soygunlarla parayı toplasa da kanun güçleriyle aralarındaki çatışma sonrasında yeni bir yete taşınmak zorunda kalır.
Yeni taşındıkları bölgede çeşitli soygunlara, adam kaçırmaya ve çatışmalara dahil olan çete, çareyi yurtdışına kaçmak için bir banka soymakta bulur. Fakat çetenin içindeki köstebek tüm planı kanun güçlerine aktarır ve soygun sırasında çoğu çete üyesi ölür, John tutuklanır ve soygun başarısız olur. Arthur, Dutch ve birkaç çete üyesi daha bir tekne ile Küba’ya kaçmayı başarır. Küba’da yerlileri köleleştiren bir otoriteye karşı isyanın parçası olan ekip başarılı isyan sonucunda Amerika’ya geri dönmek için bir tekneye biner.
Amerika’ya geri dönen ekip tekrar bir araya toplanır. Arthur ise kaçırılan bir kadını kurtarmak için kendi başına çıktığı bir görevde ekibindeki köstebeğin Micah olduğunu öğrenir. Kampa geri dönen Arthur Micah’ı suçlar ve ikili birbirine silah doğrultur. Bu sırada John yaralı şekilde ormandan çıkarak Arthur’un doğruyu söylediğini ifade eder. Fakat, Dutch tüm karmaşayı engellemek için herkese silah doğrultur ve Arthur ile John hariç herkes onun arkasına geçer. Bu sırada rakip çetenin baskınıyla herkes ormana kaçsa da Arthur, John’un kaçması için düşmanlarla savaşır. Savaşın sonucunda Micah, Arthur’u pusuya düşürür ve Dutch kavgalarına müdahale etse de Arthur’u orada ölüme terk eder.
John’un Hikayesi
Arthur’un kendini feda etmesi üzerine John, Abigail ile evlenir ve huzurlu bir hayat yaşamaya başlar. Fakat John, Arthur’un intikamını almak için Micah’ı öldürmeye gider. Micah’ı başarılı şekilde öldüren John, Dutch’ın ona verdiği parayı alarak Abigail ile resmi olarak evlenir ve bir aile kurar.
Fakat takvimler 1911 yılını gösterdiğinde, iki dedektif John’un ailesini rehin alır ve ona bir teklif sunar. John eski çete üyelerini avlayacak ve buna karşılık dedektifler John ve ailesinin suçlarını affedecektir. John bu anlaşmaya umut bağlar ve eski çete üyelerinden Bill’i ilk hedefi olarak seçer. Bill artık yeni bir çetenin lideridir ve çetesi bölgede dehşet rüzgarları estirmektedir. John eski arkadaşını teslim olmaya ikna edemez ve Bill tarafından vurularak ölüme terk edilir. Yerel bir çiftçi tarafından kurtarıldıktan sonra John çiftçi kadına yardım ederek Bill’e saldırma planı kurmaya başlar. John tüm çeteyle tek başına savaşamayacağını bildiği için itlerden ve kopuklardan oluşan küçük bir ekip kurar. John topladığı ekip ile Bill’in çetesine saldırır ve Bill’i esir alır. Bill, John’un sıradaki hedefi olan Willamson’ın Meksika’ya kaçtığını ve oradaki eski bir çete üyesinden yardım isteyeceğini anlatır. Tüm çete üyelerini avladıktan sonra John son hedefi olan Dutch’ı avlamaya çıkar. Fakat Dutch, kanun adamlarının John’a ihanet edeceğini söyleyerek intihar eder. John kısa süreliğine ailesi ile bir araya gelse de Ross’un ihaneti ile koca bir ordu tarafından baskına uğrar ve ailesinin kaçması için kendisini feda eder.
John’un oğlu olan Jack, annesi Abigail’in ölümünden sonra onu babasının yanına defneder. Babasının intikamını almak isteyen Jack, emekli olmuş Ross’u bulur ve onunla düello başlatarak hızlıca Ross’u öldürür. Babasının intikamını alan Jack arkasını dönerek Ross’un cesedinden uzaklaşır.