Life is Strange: True Colors İnceleme
Life is Strange: True Colors Hikayesi
Oyuna ilk başladığımızda karakterimiz Alex’i, Haven Springs’ e abisinin yanına gelirken görüyoruz. Oyun kısaca bize diğer oyunlarında da olduğu gibi manzaraları gösteriyor ama bu seferki oyunda ki manzaralar, renk tonları insanda çok çeşitli olumlu duygular yaratıyor ve içinizi bakınca kıpır kıpır ediyor. Ama sadece kıpır kıpır etmekle kalmıyor o mükemmel manzara bakınca aslında bir şeylerin ters olduğunu da hissettiriyor. Abimizle buluşuyoruz. Her şey iyi hoş, kasabada ki insanlarla tanışıyoruz.
- Serinin en etkileyici hikayelerinden biri
- Grafikler oldukça başarılı
- Ses dizaynı ve müzikler çok iyi
- Oyunda ufak buglar bulunuyor
Oyunun ortalarına doğru Alex ve abisi Gabe’in aslında yetim olduklarını öğreniyoruz. Hatta bu iki kardeşin babalarının ölme sebebi de oyunda en çok güvendiğimiz insanın yaptıklarından kaynaklı. Abimizin ölümünü görüyoruz, birileri bizi öldürmeye çalışıyor ve bu kişi çok güvendiğimiz bir insan tıpkı ilk oyunda ki gibi. Ve kendinizi savunabilmek, insanların size inanmasını sağlamak için insanlarla etkileşiminize çok dikkat etmeniz gerekiyor. Önemli seçimleri yaparken çok daha fazla düşünmeniz gerekiyor.
Oynanış Mekanikleri ve Atmosfer
Oyunda belirli bir alana kadar açık haritada gezebiliyor, mekânların geneline girebiliyor, insanlarla etkileşime girebiliyoruz. Hatta çok mu sıkıldınız insanlara belirli bir mesafede npc’lere yaklaşıp onları dinleyebilirsiniz. Kimin kiminle sorunu var, kasaba da en son neler olmuş, her şeyi ama her şeyi bu şekilde öğrenebiliyorsunuz. Ve bu oyunun içine çeşitlilik katıyor. Karakterimize dışarıdan bir gözle bakarak oynuyoruz ki bence benim gibi karakterini incelemeyi sevenler için gayet güzel bir durum bu. Etraftaki hayvanlarla etkileşime girebiliyoruz. Hatta bazı objelerin anılarını görebiliyor ve objenin etrafındaki aurayı görebiliyoruz. Bu aurayı görebilmek için nesnelere odaklanmak gerekiyor. Bunu yaptıktan sonra biz de o nesnenin sahip olduğu anıyı görüyoruz. Her duygunun rengi de çok farklı. Örneğin; Öfke kırmızı renk ile gösterilmiş. Ve Alex, kırmızı rengin aurasına maruz kaldığında kendini kontrol edemiyor, karşı tarafın hissettiğinden çok daha fazlasını hissediyor, kontrolünü kaybediyor.
Diğer oyun serileriyle kıyasladığımızda ilk 2 oyunun aslında daha çok aksiyonlu, gerilimli ve macera temalı olduğunu görüyoruz. Ama ilk başta da bahsettiğimiz gibi Life is Strange: True Colors oyununda işler biraz daha farklı. Bu seride karakterimiz duyguların auralarını hissedebiliyor ve aura renklerini görebiliyor. Sadece bununla da kalmıyor karşı tarafın hissettiği her duyguyu bu sayede kendisi de hissedebiliyor ve bu sadece insanlara karşı değil cansız objelere de karşı yapabildiği özel bir yeteneği. Yani bu oyunda daha çok duygular ön planda.
Oyunun Grafikleri
Oyuna ilk başladığımızda oyun zaten her serisinde olduğu gibi bize manzarasından bir kısmını göstererek göz kırpmakta. Diğer oyunlarına kıyasla oyunun atmosferi çok daha etkileyici bir görünüme sahip. Ve duygu ağırlıklı bir oyun olduğu için bunu gerek manzaraları ile gerekse o manzaralara kullandıkları renk tonsürtonluğu ile olsun, zıt renkleri iyi kullanmaları ve valör değerleri ile çok güzel bir şekilde hissettirmekte.
Karakter Tasarımları
Karakter tasarımlarına baktığımızda serinin bu oyununda da oldukça özgün bir performans gösterdiğini söyleyebiliriz. Hatta karakterleri öyle güzel tasarlamışlar ki karakterin dış görünüşüne baktığımızda aslında az çok kişilik yapısını da sezebiliyoruz. Ama sanmayın ki her karakter sadece bizim gördüğümüz şekilde. Kesinlikle öyle değil. Bazı karakterlerin dış görünüşüne, tavırlarına ve karakteristik özelliklerine baktığımızda aslında çok iyi gibi gözükebilirler ama buna asla kanmayın çünkü görünüş yanıltıcı olabilir.